Kitle Psikolojisi nedeniyle, rasyonel görülen varsayımların çöküşü
Ülkemizde ve dünyada olan olaylar, kitlelerin reaksiyonları beni şaşırtmaya devam etmektedir. Her Türk vatandaşı gibi bende bir siyasi uzman edası ile işte şöyle olacak, böyle olacak şeklinde beyanat vermekten çok zevk alırım. Ancak ne düşündüysem hep tersinin çıkmasından da bıktım.
Siyasi görüşlerine çok önem verdiğim ve aklına çok güvendiğim ağabeyimle bir gün bu konuda sohbet ediyorduk. Belki ağabeyimin mantıklı bir açıklaması beklentisi ile, ben ona, çok mantıki olduğunu düşündüğüm varsayımlarını ve gördüğüm sonuçları saydım:
Varsayım 1:
Bir ülkede, ekonomi kötüye giderken iktidar partisi oy kaybeder.
Varsayım 2:
Bir ülkede güvenlik ve asayiş sorunları artarsa iktidar partisi oy kaybeder.
Varsayım 3:
Dindar insanlar, yolsuzluklardan, hırsızlıktan, rüşvetten, hak yenmesinden çok rahatsız olurlar ve bu rahatsızlık onların oylarına etki eder.
Varsayım 4:
Bir kalabalığı teşkil eden bireylerin çoğunluğu eğitimli ise bu kalabalık vandalizm yapmaz.
Varsayım 5:
Her zaman bir yönde ve bir arada yürüyen veya birlikte eylem yapan büyük kalabalıkların siyasi yaptırımı olur ve bu durum seçimlere etki eder.
Bunları kime söylesem “tabi, böyle olur zaten” diyor ancak hiç biri bu olanlara bakmadan böyle konuşmaya devam ediyor.
İlk iki varsayım ile ilgili olarak Haziran ve Kasım 2015 seçim sonuçlarına bakalım. Bu süreçte hem ekonomi daha kötüye gitti hem de güney doğudan gelen şehit haberlerimiz önemli derecede arttı. Sonuçta, söylendiği zaman akla uygun gelen varsayımımız tamamen çöktü. Fakat bundan şöyle bir sonuçta çıkartılamaz; ekonomi ve güvenlik kötüye giderse mutlaka iktidar puan kazanır. Çok saçma değil mi? demek ki bu varsayımların hiç bir anlamı yok. Yani böyle bir denklem kurulamaz.
Gelelim üçüncü varsayıma:
Son iki seçimi ele alırsak ki bu süreçte bir çok yolsuzluk haberleri çıktı ve muhalefet seçim stratejisini bunun üzeri,ne kurdu, hiç olmazsa iktidar partisinin aldığı oy sayısının düşmesi beklenirdi. İktidar partisine oy veren çok miktarda hakiki dindar insanların var olduğunu biliyoruz. Bu insanlar rahatsız olmadı ve gidip oy kullandılar.
Varsayım 4 ile ilgili olarak sizlere 2010 yılında Fenerbahçenin kıl payı şampiyonluğu kaçırdığı gece, taraftarlar sadece stadı yakmakla kalmayıp, stada yakın bir benzinlik önünde polis arabasını ters çevirip meşalelerle yaktılar. Bir çok yaralı ve büyük ölçüde maddi zarar oluştu. Bu olayları naklen televizyondan izledik. Ertesi günü haberlerde; tutuklananlar arasında bir çok yüksek öğrenim görmüş insanında bulunduğunu hayretle karşıladık.
Demekki bu konuda denklemde değil.
Gelelim varsayım 5’e:
İzmirdeki muhteşem Cumhuriyet mitingleri, tarih yazan Taksim Gezi olayları, takip eden seçimler üzerinde hiç bir etkisi olmamış gibi gözüküyor.
Ağabeyime bunları anlatınca, çok fazla bir şey söylemedi ve elime bir kitap tutuşturdu. “Bunu oku, hepsini anlarsın. Keşke bende bu kitabı 15 – 20 sene önce okusaydım, her siyasetle uğraşmaya niyetli olanın bu kitabı okuması şart” dedi.
Fransız Gustave Le Bon tarafından 1895 yılında yayınlanmış olan “Kitleler Psikolojisi” kitabıydı bana verdiği kitap. Ve tekrar dikkatimi çekti: Kitap 1895 yılında yani 121 yıl, bir asırdan fazla bir zaman önce Fransada yazılmış bir kitap. Sanki bugün Türkiye de yazılmış gibi. Bu kitap aslında çok meşhur bir kitapmış. Okuması ve anlaması kolay bir kitap. Bu kitap üzerine yazılmış bir çok kitap var. Örneğin şimdi okumakta olduğum Sigmund Freud’ün Toplum Psikolojisi. Bu kitap biraz ders kitabı gibi. Daha kısa olmasına rağmen okuması biraz zor.
Gustave Le Bon’un Kitleler Psikolosisi kitabını internette de ararken PDF kopyasını da buldum. İsterseniz:
https://docviewer.yandex.com.tr/?url=ya-disk-public%3A%2F%2FAoP9WRpn75tMkBBdx7bRT1CESaIkfFuCBZfhDMbO9lE%3D%3A%2FGustave%20Le%20Bon%20-%20Kitleler%20Psikolojisi.pdf&name=Gustave%20Le%20Bon%20-%20Kitleler%20Psikolojisi.pdf&c=57baa7205b35
adresinden indirebilirsiniz. ben bir kaç adet sipariş ettim ve bazı arkadaşlarıma hediye ettim. Şimdi onlardaki düşünce değişimini bekliyorum.
İdefiks te 4 ayrı baskı var. Farklı tercümeler olabilir.
http://www.idefix.com/Search?q=kitleler%20psikolojisi
Sizler okuyunca benden farklı sonuçlara da varabilirsiniz.
Kitabı okurken hem bizim hem de uluslar arası son 2 – 3 asırlık tarihi de göz önünde bulundurarak aşağıdaki sonuçlara vardım:
- Kitleler beyinleri ile değil, hisleri ile hareket ettiklerinden kolay gaza gelir.
- Kitlelere hitap ederken ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir.
- Düşünce, görgü, ahlak, medeniyet seviyesi düşük olan toplumlar, başlarına mutlaka bir çoban isterler ve çoban bir seçimle gelirse bunun adı demokrasi olur. Bu özellikleri taşıyan toplumlarda demokrasi eşittir seçimdir. Demokrasinin asıl özellikleri, kuvvetlerin ayrılığı, kurallara uyum, birbirine saygı, hoşgörü vb hiç bir kıymeti yoktur. Haklarında konuşulması bile rahatsızlık yaratır.
- Sistemlerdeki radikal değişiklikler, örneğin demokrasi kılıfı içindeki teokratik bir sistemden, demokratik bir sisteme geçiş hiç bir zaman normal demokratik yollarla olamaz. Tarihte bir örneği yoktur.
- İnsanlar en kolay manipule olan canlı varlıklardır. Bu gerçek en okumuşundan en cahiline kadar tüm dünyada herkes için geçerlidir.
- Tarihteki ve günümüzdeki başarılı liderler (burada politik başarı kastedilmektedir) çok az insanın beynine ve kitlelerin hislerine hitap ederek kitleleri peşlerinden sürüklemişlerdir.
- İçinden bir lider çıkartamayan bir kitle hareketi hiç bir siyasi sonuca neden olmaz.
Benim demokratikleşme ile herhangi bir çözüm önerim yok. Ancak mevcut durumu doğru bir biçimde anlamaya çalışıyorum. Doğru çözümler için mevcut durumun doru ve eksiksiz olarak analiz edilmesi ilk adım olarak şarttır. Yıksa ilk düğmeyi yanlış iliklersek , sonradan karşılaşacağımız yanlış durum, en başa dönmeden düzeltilemez.
Siyaseti, geçmişte sadece ülkeye hizmet için yapanlar oldu ve bu kişilerin, ben onlara devlet adamı diyorum, siyaseti ticaret olarak görenlere oranı daha fazla idi. Şimdi bu orak tam tersine döndü. Muhtemelen son yıllarda meclise girdikten sonra zenginleşmeyen milletvekillerinin sayısı bir hayli azalmıştır. Bu kişilere de ben tüccar politikacı diyorum.
Ülkemizin, Atatürk ten sonra kötü yönetildiği ve özellikle son 15 – 20 yıldan beri de çok kötü yönetildiğini düşünüyorum. Ancak şu hakikati de unutmayalım: “her toplum hak ettiği şekilde yönetilir.” Ve ancak Kitlelerin Psikolojisini iyi anlayan iktidar olur.
Murat Şirin
22 Ağustos 2016